Simitçi Amca: Benchmarking yapıyorum!

Teminat mektubu almak için Eminönü’ndeydim bu sabah. Bankadan “yarım saat içinde hazır olur” yanıtını alınca “peki” dedim “ben bir simit yiyip geleyim.” Adettir, güne simitle başlarız ofis olarak. Ofise ilk simiti getireni o gün el üstünde tutarız. Hata edip, tava simidi getiren kişiyleyse tüm gün konuşulmaz.

Odun simidi arıyorum Eminönü’nde. Ağzı çok yanmış biri olarak sonunda ürke ürke yaklaşıyorum birine.

– Amca, odun simidi midir bu?
Güler yüzlü amcam bakıyor bana, ses çıkarmıyor bir an, sonra kendinden emin bir şekilde bir simide uzanıp bana uzatıyor.

– Al delikanlı, otur şuraya, ye bunu. Beğenmezsen vallahi para verme! (Ürününe öylesine güveniyor, çok da samimi.)

– Yok abi olur mu öyle şey, al paranı lütfen diyor, adamın NLP kurslarından fırlamışçasına gösterdiği ‘kabul et’ tavrına yenik düşerek simidi almış bulunuyorum. İnşallah odun simididir..

– Vallahi almam, ağzımdan yemin çıktı, hele bir ısır, beğenmezsen verme..

Isırıyorum.
iiüüff, odunla mı yapılmış bilmem ama yapılmış.

Nerede çalışıyorsun sen kardeş sorusuna Mecidiyeköy cevabını alan amca başlıyor ;
Sizin Mecidiyeköy’dekilerin nerdeyse hepsi tatsız, tuzsuzdur. Sadece biri var orda, o bir üst geçit vardı, yıktılar hani, onun altında satardı.

– Biliyorum (bilmiyorum)

– Çok güzel simit satardı, bazen gider, keyfine onun simidini yerdim. Muhabbet eder, fikir edinirdim..

O an, henüz uyanamamış olmanın verdiği ablaklığın da etkisiyle, sonradan söylediğime çok utandığım cümleyi şuursuzca koyuveriyorum;

Benchmarking yapıyorsun yani? Yani şey, ııı..

– Yapıyorum! (?) Gezmediğim yer,tatmadığım simit kalmadı; Kadıköy, Zeytinburnu, Üsküdar, Mecidiyeköy.. Odun simidi diyorsun. Fırının içine dolduruyorlar talaşı, al sana odun simidi.. bir şeye de benzemiyor..Dışı yanık, içi çiğ. Sana diyim, tüm İstanbul’un simidini bilirim ben, nasıl yapıldığını, nerde yapıldığını bilirim. Gezerim, sorarım, tadarım. Gezerim ki benim simidim daha iyi olsun! Beçarkink dediğin o mudur? !!!

– Odur abi. Vallahi odur. Daha da güzel tarifi yoktur. Hatta yaz sen bunları, Case Study mahiyetinde Philip Kotler’e gönderelim!

Amcam gülümsüyor. Yüzündeki tebessümden işini ne kadar severek yaptığını, müşterisini memnun etmenin onu ne kadar keyiflendirdiğini rahatlıkla anlıyorum. Sabahın bir vakti uyurgezer gibi gezerken birden içimi bir huzur, sevinç kaplıyor. Aklıma her sabah Müge Abla’nın dilediği ‘güne iyi başlama’ dilekleri geliyor. Bundan iyisi olamazdı herhalde..

Sağolasın simitçi amca. Mesleğini bu kadar severek yaptığın için..

Yolunuz düşerse simitçi amcamın simidinden tadın, muhabbet edin. Eminönü’ndeki Yeni Cami’nin 20 metre önünde duruyor. Esmer, hafif kır saçlı, azıcık tombalak bir amca. 🙂

Nisan 21, 2009 tarihinde Pazarlama içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin. 7 Yorum.

  1. Olum nereden buluyon böyle hayatın içinden fırlama şeyleri bunun bi mıknatısı falan mı takılı senin üzerinde nedir. 😀

    Acaip keyifli olmuş yazı.

    Bu arada bir pazarlamacı olarak ayaküstü pazarlama dersi almışsın amcadan. Gözümde pazarlamacılık puanını düşürdüm ona göre. 😀

  2. Mıknatıs konusunda doğru söylüyor olabilirsin 🙂 Kesinlikle amcadan ayaküstü pazarlama dersi aldım. Es kaza gözlerindeki o istekliliği, anlatırken yaşadığı heyecanı bizim okulun yönetim kurulu görseydi, Marketing 101 Simitçi Amca section’ı açarlardı..

    Yanında staj yapılacak cinsten, bidahaki gidişimde ‘customer acquisition’ nedir sorusuna cevap almayı planlıyorum 🙂

  3. Pek bir keyifsiz başladım okumaya, genel bir keyifsizlik. Şimdi yüzüm güldü valla, ne güzel ders dolu bir hikate, helal olsun simitçi amcaya hem benchmarking, hem de müşterisini en güzel şekilde ağırladığı için 🙂

    Yazı için teşekkürler. 🙂

  4. Ben teşekkür ederim, beğendiğinize sevindim. 🙂

  5. Yurdumda simitçi deyip geçmiçeksin onlar bile benchmarking yapar olmuş 🙂 Bu küçük olaydan bin nasihat çıkar, bin elma düşer. Güzel bir yazı olmuş.

  6. Guzel bir kaynak paylastiginiz icin tesekkurler.

  7. arkadaşlara katılıyorum

Murat Hatip için bir cevap yazın Cevabı iptal et